Dinlenmek için, tükenmeyi beklemen gerekmiyor.
Çağımızın yarası “burnout” eşiğine gelmeden, kendin için küçük önlemler alabilirsin.
Belki o yıkımlara, düşük bağışıklık sistemine, sürekli bitkinliğe yuvarlanmadan, kendine bakmanın ipuçlarını deneyebilirsin.
Mesela… şunlardan biri veya birkaçı senin için mümkün mü?
★ Gece geç saatlere kadar çalışmayı bırakmak, ekranların mavi ışığını düşürmek, belli bir saat belirleyip, sonrası “iş” yapmamak.
★ Günde 10-20dk meditasyona vakit ayırmak; ve gün içinde 2-3 dakikalık farkındalık molaları vermek.
★ Bedeni dinlemek; baş ağrısı, ağız kuruluğu, açlık, tuvalet ihtiyacı gibi fiziksel uyarıları ertelemeden karşılamak.
★ İyi bir uyku çekmek; uyku ihtiyacına duyarlı olmak, belki 1 saat daha erken yatmayı bir alışkanlık haline getirmek.
★ Telefonu daha sıkça bir kenara koymak, akşamları 21.00 sonrası ve haftasonunun bir gününde “do not disturb” / “Rahatsız Etme” moduna almak. (Yaşamsal olmayan tüm bildirimleri kapatmak.)
★ “Şunu da yapayım, sonra dinlenicem.” Demeyi bırakmak! Listede hep bir şey daha olacak!!!
★ Haftada bir yarım gün (full 5-6 saat) tüm dijitalleri bırakmak. Park, bitki, evcil hayvan, evlat, yemek pişirme, sanatla uğraşma, bedensel pratikler veya eskiden anne babalarımız ne yapıyorsa onları yapmak!
★ Kaygı yükseldiğinde yatıştıran nefes, farkındalık pratikleri, müzik ve gevşeme alıştırmaları ile biraz rahatlamak. Ardından, sakin kafayla kaygı yaratan konunun başlığını yazmak ve gerçek çözüm / kabul için kendinle konuşmak.
★ Bir rahatlama köşesi yaratmak. Evin herhangi bir yeri. Yatak, bir kanepe, bir minder ve battaniye. Oraya geçince 5-15dk sadece dinleneceğini bilmek.
★ Ev işi veya kasabası işler, fark etmez; zaman paketleri halinde iş yapmak ve aralarda 10dk keyif molası için kendine hatırlatıcı alarm kurmak! Molada çay olur, dans olur, uzanmak olur, minik yoga olur, bir arkadaşlar sohbet olur… Hepsi başka bir tabakada dinlenme :))
Ve belki bunları uygulayacak içsel hareketi bulamıyor olabilirsin.
Başka türlü yaşamayı, kendine bakım vermeyi hiç öğrenmemiş, tanımamış olabilirsin.
Çünkü “Saçını süpürge ederek” değerini kanıtlamış bir annen, ailesinden, sağlığından ödün vererek gece gündüz çalışmış bir baban olabilir. Sana bakım veren kişiler, kendini yok sayarak, feda ederek saygı ve sevgi görülen acımasız bir kültürün içinde yıpranmış, sana hayatın bu olduğunu göstermiş olabilirler…
Ve şimdi, sen bir yetişkinsin. Zor da olsa taze gözlerle bakabilirsin. Bugün, alışkanlıklarını değiştirebilirsin. Bedenini, canını sevebilirsin.
Yuvanı, bu gezegende içinde, mevcut olarak, hissederek, büyüyerek yaşadığın bedenini gözetebilirsin. Ona iyi bakmak kendine sadakatin.
Ona iyi bakmak, yaşamında değer verdiğin her şeye ve herkese sadakatin.
Bedenine iyi bakmak, amaçlarına, inandıklarına, sevdiklerine de sadakatin.
Bir evladın varsa, ona kendine değer vermeyi ancak, sen kendine değer vererek öğretebilirsin. Söyleyerek değil..
Ötesi, sen iyi olmayı, sağlıklı olmayı, bu yaşamda huzurlu ve güvende olmayı hak ediyorsun!
Kendine, canına merhamet et.
Tertemiz evler, başarılı projeler, maaşına bonus, zengin sofralar, güzellik, bunlardaki hoşluğu duyuyorum.
Ama, ah canım; hiçbiri sağlığından, iç huzurundan, canından kıymetli değil, hep hatırla!
Geçiciyiz hatırla.
Her şey ve herkes gibi.
Hayat devam eder, olmasak da.
Şöyle iki kolunla sarıl kendine, ve de ki:
“Seni seviyorum, canım.
Ve sana iyi bakacağım!”
Kalbimle