DÜNYA, SENSİN

Dünyaya yardım etmek istiyorsan, kendinden başla.

Mukavim bir eylem, ancak dingin bir kalpten yükselir.

 

Kendine yönel, içindeki girdaplarla tanış ol,

O yalnız, çaresiz, korkmuş çocuğun elini tut,

Karşıtlık ve çatışmada bütünlüğünü koruyacak şefkatli iç sesini bul,

Çarpık düşüncelerini, bastırdığın duygularını tanı,

Kendine sevgi, yakınlık, dostluk sunmak ne demek, bunu hisset.

 

O vakit kederli, kaygılı, öfkeli çocuk yatışmaya, güven bulmayan başlar, ani duygu patlamalarının eşikleri yumuşar.

O vakit seni ve her şeyi amansızca yargılayan ebeveyn kayıtlarının ayırdında olursun; onlara kapılmamak kolaylaşır.

O vakit eylemin dürtüsel ve takıntılı arzularından değil, berrak, bütünlüklü, dünyayı da kendin gibi hissedebildiğin bir yerden yükselebilir.

 

“Ben”den azat olmanın yolu,

“Ben”i görmekten, duymaktan, sevmekten geçiyor.

 

Kendi hassasiyetlerini, travma izlerini, acını ve öfkeni baypas edip dünyayı kurtarmaya çalışmak, yeni bir seviye körlük değilse nedir?

Çoğu zaman tüm dünyayı eleştirip durmak, “onlar şöyle, bunlar böyle” demek ile, tüm dünyayı kurtarmaya çalışmak aynı içsel çabanın ürünü değil midir? Kendine yönelmekten, kendinde olanı görmekten kaçınmak.

Biliyorum; çünkü orada bulundum. Biliyorum çünkü ne zaman kendimden kopsam “kurtarıcı” olmaya sığındım.

 

Kaygıyla, öfkeyle, hemen kaçınmaya veya mücadeleye geçen sistemini duy.

Kendi sistemini düzenlemeyi, bir insana -kendine- gerçekten zaman ve alan açmayı öğren.

 

Aktivist eylem, hakiki bir aşktan doğabiliyor.

Kendini sevmek, bir insanı, insanlığı sevmeyi mümkün kılıyor.

 

Dünyaya katkıda bulunmak istiyorsan, kendinle başla.

Kendini dinle, kendine şefkatli ol.

Kendini sevmek, tanımak bir kelime kalabalığı değil.

Kendine iyi bakmak, yüreğini duymak, bencillik değil.

 

Kendine yönel, kendi yanında durmak için,

Sende tecelli eden hayatı sevmek için.

 

Dünyada yaralı gördüğün her şey, sende yaralı.

Dünyada sevdiğin her şey, sende parlıyor.

 

Dünya, sensin.

Dünya, sensin.

 

Kalbimle.