GERÇEĞİNE GÜVEN

“Ne olmalı?”dan çık, “Ne oluyor?”a bak.

O çok emin zihninden, keşfeden yüreğine düş,

Kavramlardan, ideallerden sıyrıl,

Andaki deneyime izin ver.

 

Esra Sert’in “Dilenmenin nesi kötü?” yazısını okuduktan sonra kendi kendime “Uyumanın nesi kötü?” diye sordum. Ve Fatoş’un uyku üzerine paylaşımını dinledim. İçimde çok da canlı bir yere dokundu, eşlik etti bu paylaşımlar.

 

Her sabah ev uyurken mata çıkıp spiritual warrior serisi yaptığım yıllar dahil, hiçbir zaman 8’den evvel uyanmayı sevmedim. Gündoğumunda uyanan yogi olmadım. Ayurveda’nın söylediği gibi 5.30’da kalkamadım. 8’den evvel uyanınca güne yayılan bir sersemliğim oldu hep. Ama haftasonu dahil 08.30’a alarmımı kurar, “günü kaçırmamak” için uyanırım. Son bir seneye kadar tatilde dahi alarmla kalkmışımdır. “Çünkü insan günü kaçırmamalıdır. Çünkü 11.00’de kalkmak tembeller içindir. Çünkü uyumak hayatı kaçırmaktır.” Diyen bir zihnim var.

 

Hayat, zihnimdeki kavramsal bir bulutta yaşanmayacak kadar güzel. Hayat, “ne nasıl olmalıdır” sorusunun cevabına göre seçimler yapmayacak kadar sahici. Hayat tam şimdi ve burada vuku buluyor, ve bende tecelli eden can tam şimdi ve burada bana sinyalleriyle yol gösteriyor. Yüreğim, tam şu anda bir şeye özlem duyuyor. Gözlerim tam şu anda kapanmak veya açılmak istiyor. Gözlerim, kendiliğinden çıplak bir daldaki sarı yaprağın dansına takılıyor. Susadığımı hissediyor ve bardağa uzanıyorum. Capcanlı bedenim, andan ana bana konuşuyor. Milyonlarca yıllık evrimin hediyesi sinir sistemim, duyularım, nefes alıp verişim andan ana, tüm yaşamla bağlantı halinde, organik olarak anda olanla ilişkileniyor. Ta ki bakış açıları, kavramsal söylemler, inançlar devreye girip onu kesintiye uğratana kadar.

 

Cumartesi günü Psoas anlattım ve alan tuttum, ne zaman psoas üzerine alan açsam, bende de bir yanıtı olur. Önce yüklüce bir yemek yedim, ardından 20.00’de gözlerim kapanmaya başladı. Bir saat kadar sonra direnmeyi bıraktım ve uyudum. Alarm kurmadığımı hatırladığımda uykuya dalmaktaydım ve elimi uzatacak halim yoktu. Nasılsa günışığıyla, sabah sohbetiyle, 9 gibi uyanırdık... Ne ki Yalçın nasıl baygın uyuduğumu fark etmiş, ve kalkınca usulca kapıyı kapatmış, beni bırakmış…

Uyandığımda 11.30’du. Şaşkındım. Kendime sunamadığım bir hediyeyi Yalçın bana sunmuş; haftalardır taşınma, yerleşme, okul hazırlığı derken uyumadığım kadar uyumuştum. Tıpkı 8 sene hayvansal gıda tüketmedikten sonra Liz’le bir kaplıcada bir hafta psoas ve içsel hareket çalışırken, o ilk hamburger’i yediğim andaki gibi hissettim. Entellektüel, idealist beslenmeden, hala dünya, yaşam ve etiği olabildiğince gözeterek, ve özünde kendi bedenimin sinyallerini dinleyerek beslenmeye geçme yolculuğumun hiç de bilmeden, utanç ve şaşkınlıkla attığım ilk adımıydı.

.

Bedenimde, yüreğimde, hücrelerimde, ruhsal alanımda tam şu anda beliren titreşimlere açık olduğumda, hayatla doğrudan ilişki kurabilirim.

Fikirlerden, ideallerden, taraflardan özgür, şu an bende canlı olan duyguyu, özlemi, direnci, hakikati deneyimleyebilirim.

“Ne olmalı”dan “Ne oluyor?”a, “Ne hissediyorum, ne fark ediyorum?” a genişleyebilirim.

.

Bakış açıları dardır. Fikirler kibirli olabilir. İnançlar için insanlar birbirlerini yok sayabilir, ötekileştirebilir, kesebilir, katledebilir. Bir ideale, fikre o denli adanabilirim ki, diğerinin hissine, acısına, ihtiyaçlarına, hatta kendi hissime, acıma, ihtiyaçlarıma kör olabilirim.

 

Rumi’nin deyişiyle doğru ve yanlış’ın ötesindeki o yerde,

Kavramlardan, inançlardan, “-meli, -malı” kipinin kıskacından özgür bir yerde kendimle, seninle, diğerleriyle buluşabilirim.

Sahici duyguma, özümdeki harekete duyarlı olabilirim.

O çok emin zihnimde olup bitenlerden şüphe edebilir, yüzümü hayata, şu ana çevirebilir, bende tecelli edene güvenebilirim.

☀️
Sevgilime, evladıma, anneme, laf olsun diye değil, onları gerçekten özlediğimde “özledim” diyebilirim. Bu beni daha kötü bir eş, evlat, anne yapmaz.

Tatlı, sulu bir armuta baktığımda ağzım sulanıyorsa, meyve saati olmasa da yiyebilirim. Bu beni daha sağlıksız bir insan yapmaz.

Bedenim yorgunsa, ve imkanım varsa, öğleye kadar uyuyabilirim. Bu beni tembel bir insan yapmaz.

 

Anda olandan yaşamak özgürlüktür.

Hakikati bilmek, kendini bilmek, zihninde emin olduklarını sayıp dökmek değil,

Şu andaki deneyimine, duyguna, gerçeğine sahip çıkmaktır.

 

Yüreğine güven.

Gerçeğine güven.

Sende titreşen yaşama güven.

 

Kalbimle