Bir şeyi her nasıl yaparsan yap, birileri buna “yanlış” diyecek.
Eksiksiz ve kusursuz halini beklerken, hayatın bitecek.
Hatalı, eksik, kusurlu bulunmayı göze almadan kendimi gerçekleştiremem. Yumuşak karnımı açmadan, bilmeyen halimi sevmeden, gerçeğimi yaşayamam.
İnsanlar eleştirebilir, beğenmeyebilir, “ben olsaydım....” diye başlayan cümleler kurabilir. Olsun. Olacak. Başka türlüsünü bekleme.
Bakış açıları çatışacak, yaptıkların kusurlu bulunacak, belki kendin dahi sonradan beğenmeyeceksin. Tamam. Ne fark eder?
Dene. Elini uzat. Adım at. Cesaret et. Eyleme geç.
Bırak, birkaç kişi anlamasın, beğenmesin.
Yaşamını “diğerlerinin” beklentileri değil
İçinde titreşen can şekillendirsin.
Dünyaya söylemek istediğini söyle.
Yardım etmek istiyorsan harekete geç.
İç huzuruna özlem duyuyorsan, içine yönel.
Topluluk kurmak istiyorsan çağrıda bulun.
Bırak birileri de beğenmesin.
Bırak için titresin.
Her şeyi bilme arzunu bırak.
Sonucu tahmin dahi edememenin kalp çarpıntısına,
Yüreğindeki ateşten konuşmanın özgürlüğüne kucak aç.
Hiçbir şey yapmayabilirsin.
Ya da bir şeyler yapabilirsin.
Severek, inanarak, tüm kalbinle.
Kendin için. Topluluğun için. İnsanlık için. Gezegen için.
Bu hayat için.
Bugün.
Bu nefeste.
Bu yaşamda.
Korkma.
Ruhun hareketine güven.
Bırak dünya zihnindeki kuşkuları sana başka çehrelerde göstersin.
Sen hep kendine, yoluna,
Biricik kalbine güven.
Kalbimle